Abdülhak Hamit Tarhan Şiirleri-Ölü
II
Hüdâ önünde gerek bir vazife insâne,
Ki bilmeden bunu ifâ eder o bigâne.
Ben ol vazifeyi zî-rûha münhasır görmem;
Şümulü vardır onun hem de cism-i bî-câne.
Tûyûr nağme, şecer neşv ile, su cûşiş ile;
Hacer sebât ile, bir tarz ile garîbâne;
Yetim girye vü makber sükût ile ebedî
Kılar vazifesin i’lâ huzûr-ı Yezdân’e.
Neyim?.. Fakat bilemem, ben; niçin düşünmedeyim?
Yiyip içip de işim benzemek mi hayvâne?…
Behîmenin de fakat bir düşüncesi olacak.
Ki derdi var, görünür ihtiyâcı dermâne.
Niçin hayâtına versin zevâl fikirimizin,
Veren bugün ebediyyet cihanda bir âne?..
Nedir lüzûm-i zuhurum bu hâk-i esfelde,
Garîk olup gideceksem muhît-i nisyâne?..
Hayır, giden ebedîdir zalâm-ı mâzîye;
Evet gelen ezelîdir fezâ-yı devrâne
Benim, fakat, bu buluş kendi aklımın buluşu
Uyar mı fikr ü hisâbım hisâb-ı râhmane
Bu şekk-i muzlim-i Pertev-kûşün neticesidir,
Sabah görmez isem geh bu leyl-i hicrâne
Veren sıfâtı dahî kibriyâya aklımdır
O akl ile çıkılır mı bugün bu meydâne
O akl ile fakat etmez ise muhâkememi
Ne söyleyim ki ben olsun cevâb vicdâne?
Sorar bu hikmeti yerden semâ, semâdan yer
Cevâb-ı acz gider dâim înden âne
Bugün o akl ile derk ettiğim şudur ki benim:
Bu kâinât varır secdelerle pâyâne
Zevâl buldu veya bulmadı demek mi gerek
Berut’ta kumlara defn ettiğim o cânâne
Şiirlerinden Örnekler
Hayd Park’tan Geçerken
Makber
Bir Vaize Bir Mev’ize
Telâkiler
Kürsî-yi İstiğrak
Mâzî Yolcusuna Âti Yolu
Külbe-yi İştiyak
Ölü
Hacle
İstanbul Düşman İstilası Altında İken Çamlıca’da
Validem
Bir Sitare Altında
Bir Sefilenin Hasbihali’nden
Sahra Hoş-Nişinan
Şair-i Azam
Ziyaret