Halit Fahri Ozansoy Şiirleri-Mezarın Başında
Bütün şehirlere, Afgan’a, Hinde, Çine uzak
Soğuk bir akşamı aydınlatan sema parlak
Kamer, mezarlığın üstünde çatlamış bir tunc
Işıklı bir dere etrafı portakal ve turunc
Ağaçlarıyla, çiçeklerle sazla çevrilmiş
Uzakda, bir meşe altın sarıklı bir derviş …
Sükût … ufukda sükût … eski beldelerde sükût
Kamer, mezarlığın üstünde bir kızıl yakut
Siyah serviler, öksüz bakışlı heykeller,
İlahi nura açar titreyen zaif eller.
Mezar taşları korkunç kavuklu bir kolcu
Uzakta, beygire binmiş, sarıklı bir yolcu
Kasırga, toz, duman altında şimdi yaklaşıyor:
Çedik pabuçları boncuklu, eski cübbesi mor.
Mezarcının ufacık hanesinde lamba kısık
Kımıldanan dağılan kuytu gölgeler pek sık
Ocak homurdanıyor, parlıyor yavaşca oda
Mezarcı ateşe karşı, bir aksakallı Buda.
Gece saat sekizdi, çatlayarak
Kapı sarsıldı kişneyip kısrak
– Kim o? – Cana! Yolcu bir dedeyim
Simsiyah bir mezara düşdü nim
Kamburum çıkdı işte on senedir
Bir işim var… Mezarcı sordu: – Nedir?
Bir karanlık sükûndan sonra,
Şeyh mağrur, alnı pür-nur evliya
Verdi çılgın bir cevap!
– Parlıyor bak mehtab!
İşte yıldızlar birer meş’um ölü!
Lâşeler solmuş … Ufuklar örtülü…
Gel, çabuk gel! Bir çukur kaz, haydi hu,
Yâ hu …
Çukur kazıldı… Siyah
Bir sütun oldu yükselen toprak.
Dest-i billûr badı ıslatarak
Akıyor sanki bir piyale-i mah
Şeyh asude, şeyh bivaye
Aya gösterdi bir mukaddes el.
Oldu bin parça gizli bir heykel
Ölü yıldızlar akdı makbereye…
Şiirleri
Aruza Veda
Akşam
Bugunkü Sadabad
Yalnızlık
Sonsuz Gecelerin Ötesinde
Şefkat
Uzaklara
Vatan Destanı
Anadolu Akşamı
Balkonda Saatler
Bayram Mektubu
Bir Çalar Saat
Eyüp Sırtında
Mezarın Başında